Bizde güzel bir söz vardır: “Bilmemek ayıp değil, Öğrenmemek ayıp” diye. Ne yazık ki biz bilmiyoruz, bilmediğimizden de haberimiz yok. Öğrenmek içinde bir gayretimiz yok. Fakat her konuda da ahkâm kesmekte çok da mahiriz. Her şeyi biliriz de ne yazık ki yanlış ya da yanlı biliriz.
Unutmayalım ki geçmişi olmayanın geleceği de olmaz. Tarihimiz bize ışık tutan geçmişimizin aynasıdır. Aynaya bakmadan kendimizi görmemiz imkânsızdır. Aynaya bakarız da aynanın bize gösterdiğini değil de bizim görmek istediğimiz görmeye çalışırız.
Pamuk prenses ve yedi cüceler masalında meşhur bir replik vardır hatırlar mısınız bilmem? Orada çirkin kraliçe sihirli aynasına bakar ve sorar: “Ayna, ayna söyle bana benden güzeli var mı?” Ayna bu yalan söyleyecek hali yok o da: “Var kraliçem!” der. Bunu duyan kraliçe aynayı yere çarparak parçalar. Aynayı parçalamak gerçeği değiştirmez.
Bizler de tarihe ilgi ve alaka duymaz geçmişimizi öğrenme zahmetine katlanmaz sonucunda da bize yutturulan tarihe gerçekmiş gibi inanırız. Sonra da bize kahraman diye yutturulan sahtekârlara inanmaya başlarız.
Bizde bir laf vardır “Düğün değil bayram değil enişten beni niye öptü” diye. Sizde Allah, Allah bu adam bu kadar girizgâhı neden yaptı diye meraklanmaya başladınız. Hasbelkader Tarih öğretmeni olmamız nedeniyle sağı solu biraz karıştırıp okumaya ve yeni bilgiler edinmeye çalışıyor sonra da sizlerle paylaşmaya özen gösteriyorum. Erzurumlunun dediği gibi “Yalan da yoh hilafta yoh!” misali kendimizden bir şey katmadan kaynaklarda atalarımızla ilgili bilgileri paylaşıyorum.
Osmanlı Devletinin Kurucusu Osman Gazi ile ilgili aşağıdaki bilgileri okuyunca aklıma birden Cumhuriyet tarihi boyunca olsun Osmanlının son dönemlerinde olsun bizi yönetenler akılıma geldi de; kendi kendime bu insanlar nasıl bu hale geldiler de savruldular diye de düşünmedim değil hani.
Mufassal Osmanlı Tarihi’nde Osman Gazi ile ilgili uzun uzun tafsilatlı bilgiler ava ama ben çok kısa bir bölümü paylaşmak istiyorum. Bilirsiniz ya: “Lafın tamamı deliye söylenir” siz gerisini anlayın.
“Ata binmekte ve her türlü silahı kullanmakta son derece usta ve emsalinden üstündü. Harikulade güçlü kuvvetli, her türlü zahmete ve yorgunluğa dayanıklı, cesur, soğukkanlı sabırlı, dürüst zeki, uzağı görür bir bahadır yiğitti. İşlerini daima dikkatle planlar, hiçbir şeyi tesadüfe bırakmaz ve bu yüzden her zaman muvaffak olurdu. Tebaası hakkında olduğu kadar mağlupları hakkında da lütufkâr davranırdı.
Cömert ve kanaatkâr olmakla şöhret kazanmıştı. Gerek şahsi gelirinden ve gerek gaza malından eline geçenleri muhtaçlara dağıtmak âdetiydi. Her ikindi vakti dairesinde mehterhane çaldırır ve ne kadar adam varsa doyururdu. Sofrasında zengin-fakir, galip-mağlup, hür-esir, her kim varsa otururdu. Öldüğü zaman metrukâtı (Bırakılan şeyler miras) arasında altın ve mücevhere ait hiçbir şey zuhur etmemiş yalnız birkaç kaftanı kalmıştır. Bundan maada (başka) üç sürüde koyunu vardı. Bir de süs bulunmayan sade bir kılıcı ve bir binek atı zuhur etmişti.
Başına kırmızı çuhana Horasani bir külah giyer üzerine perişanca bir sarık sarardı. Kaftanı uzun ve yenli idi. Bir de kırmızı çuha yakalı feracesi vardı”
Osmanlı Devletini kurucusu ve adını veren Osman Gazi bu idi ya şimdi onun kurduğu devletin toprakları üzerinde yaşayan bizleri yönetenlerin, üst düzey devlet memurlarının, amirlerin servetleri nedir? Hiç düşündünüz mü? Devlet millet nutku atıp ister iktidar olsun, ister muhalefet olsun yıllarca mecliste bizim oylarımızla seçilen ve bizi temsil ettiklerini söyleyenlerin mal varlıkları ile ilgili ne biliyoruz?
Onların beyanları ile gerçekler ne kadar örtüşüyor. Haklarında ortaya atılan o kadar yolsuzluk, rüşvet ve zenginlik iddiaları var ki bizim hayallerimiz yetişmiyor. Biz ne zaman bu kadar raydan çıktık. Bu arada kimseyi de töhmet altında bırakmak istemem, sadece yargıya intikal etmiş yolsuzluk, hırsızlık, soygun zimmet iddiaları bile insanın midesini bulandırıyor.
Kamuoyuna yansıdığı ve mahkemeye intikal ettiği için ismini vermeden 24 yıl D.H.M. İşletmesinde görev yapan bir bürokratın durumunu paylaşacağım adamın fakirliği insanın gözlerini yaşartıyor.
Adamın kasasından 26 kg külçe altın çıkıyor yurtdışı hesaplarında 120 bin Euro 210 bin Dolar. Son derece fakir biri olan bu zatın emekli maaşı ve aylık geliri de 3 milyon lira (Türkiye ortalamasının çok altında!). Çeşitli bankalarda 128 adet hesabı var. Gayrimenkullerini sayısı züğürdün çenesini yoracak kadar çok. Ayrıca Güney Doğu’da bir de mercimek fabrikası varmış. Bu sadece bir daire başkanı gerini siz düşünün.
Sonra da bu memlekette her çeşit rezalet var. Olmaması için bir sebep mi var? Ahlaksızlık bizde, dinsizlik bizde, her türlü sapıklık bizde, rüşvet bizde, adam kayırma bizde, iltimas bizde, partizanlık bizde lidere körü körüne sadakat bizde,, daha sayayım mı?
Bu gün 10 Kasım M. K. Atatürk’ün ölüm yıldönümü, siz saygı duruşuna devam acaba mal varlığını hiç araştırdınız mı?