D. Mehmet ŞEKEROĞLU

Tarih: 16.09.2025 10:35

"ÇOK SESLİLİK"MİŞ!

Facebook Twitter Linked-in

 

CHP Genel Başkanı Özgür Özel şöyle diyor:

"Bir yıldır yoğun olarak sürdürdüğümüz program çalışmaları, Türkiye'yi gelecek 10 yıllara hazırlayacak. En önemlisi de Türkiye'nin günümüzde çok ihtiyaç duyduğu katılımcı, kapsayıcı, çok sesli, ortak akla dayalı yönetim ve siyaset anlayışımız, bugün çalıştayımızda çalışma yöntemimizi ortaya koyacak. Türkiye'yi nasıl yöneteceğimize karar verirken, bu süreçte de Türkiye'yi vadettiğimiz şekilde yöneteceğiz."

(6 Eylül 2025; HaberTürk internet sayfası).

"Çok seslilik" lakırdısı, kulağa nasıl da hoş geliyor, değil mi? Buna kim itiraz edebilir ki! Tek sesliliğe/ "Tek Adam Rejimi"ne karşı çok seslilik; demokrasi, çoğulculuk, katılımcılık vs. Oysa, sosyoloji bilgim bana, "çok seslilik" kavramının da toplumdaki eşitsizliğin üstünü örtmek için kullanılan bir ideoloji (aldatmaca anlamında), bir "yanlış bilinç" biçimi olabileceğini söylüyor. "Çok seslilik", tıpkı George Soros'un "Açık/ Sivil Toplum Örgütleri" gibi, Küreselcilerin kotarıp büyük maddi desteklerle tüm dünyaya yaydıkları "Çok Kültürlü Toplum" ideolojisini çağrıştırıyor. Bu ideolojinin; ulus devletleri, birbirinden nefret eden, hatta birbirini ezmek üzere şartlandırılmış/ kışkırtılmış etnik, dinsel, kültürel, cinssel KİMLİKLERİN ÇATIŞTIRILMASI anlamına da geldiği açık bir gerçektir. Sınıflar arasındaki ekonomik eşitsizliği önlemek, dışa bağımlı pervasız kapitalizme karşı mücadele etmek yerine, halkı KİMLİK siyasetiyle oyalamak ve uyuşturmak... (Bu bağlamda; 1. Pentagon'un resmî sosyoloğu Samuel P. Huntington'un "Kültürler Savaşı" tezini; 2. Amin Maalouf'un "Ölümcül Kimlikler" adlı kitabını; 3. Lübnan örneğini hatırlatmak isterim). Soralım: Özgür Özel'in, yukarıdaki alıntıda sözünü ettiği "Türkiye'nin gelecek on yılları" da, "çok ihtiyaç duyduğu" (!); gerçekte emperyalizmin biçtiği bir deli gömleği olan KİMLİK SİYASETİ için mi feda edilecek? "Ortak akıl" dediği, sermayenin müsâde ettiği sınırlar içinde demokrasicilik oynanan; fikri, vicdanı ve irfânı PARA'ya bağlı, KİMLİKÇİ akıl olmasın!? Öyle olacaksa, iktidar değişikliğine ne gerek var?!

Küreselci Firavunluk'un, AK Parti iktidarına yeşil ışık yakmasının sebebi; bu partinin, KİMLİK ideolojisini hevesle üstlenmesiydi. Cumhubaşkanı Erdoğan'a; özellikle Doğu ve Güneydoğu illerinde yaptığı birçok propaganda konuşmasında, onyıllardır, mealen; "Bu ülkede yaşayan Türkler, Kürtler, Araplar, Lazlar, Çerkezler, Aleviler..." diye bir sürü etnik ve dinsel kimlik saydırılmasının amacı da budur. Şimdiye kadar "Milliyetçi" geçinen bir siyasetçiye, mealen; "Devlet Başkanı Türk, yardımcıları Kürt ve Alevî olsun!" dedirtilmesi bundandır. Bugün, saçma ve tehlikeli bir LÜBNANİZM (benim uydurduğum bir kavramdır) olarak kafalarımıza vurulup durulan TÜRKİYELİlik çok sesliliği (!) de bu projenin bir ürünüdür. Bunun arkasında, şüphesiz ki, Küreselci Firavunluk'un âdem-i merkeziyetçi parçalama modeli yatmaktadır. Yâni, Ulus Devletlerin, KİMLİKLER salatası içinde imha edilmesi programı. Böl, onları birirleriyle çatıştır ve böylece daha kolay yönetmeye ve sömürmeye devam et!" stratejisi. Özel'lerin üzerinde harıl harıl çalıştıkları konu; Türkiye'yi emperyalizme ve yerli devşirmelerine tamamen tasfiye ettirmenin KİMLİKçilik artı (sözde) Mustafa Kemal'cilik artı (sözde) sosyal demokratlık aldatmacalı bir ideoloji olmasın? 

TEKERRÜR EDEN "TESÂDÜF"LER TESÂDÜF DEĞİLDİR

1. Bugün Yeşiller Partisi'nin temsilcisi olarak Avrupa Parlamentosu'nda Küreselci Firavunluk'un has ve değişmez elemanı olma görevini yürüten Daniel-Cohn Bendit, Recep Tayyip Erdoğan İstanbul Belediye Başkanı iken defalarca İstanbul'a gelmiş ve ondan, Çok Kültürlü Toplum/ çoğulculuk/ çok seslilik için çalışacağı sözünü almıştı. 

2. Küreselci Fravunluk'un kukla Şeriatçısı, USRAEL tarafından Suriye'de lider yapılan Kolani'ye; Batı medyasının büyük temsilcilerine verdiği röportajlarda, mealen; "Suriye'de çoğulculuğu/ çok sesliliği hâkim kılacağız!" dedirtilmiştir. Bu söylem, şüphesiz ki tesadüf değildir. Nedir? Suriye'de de LÜBNANİZM'e geçiş kapitülasyonu!

KÖR NOKTA KÖŞESİ 

1. Avrupa Basketbol Şampiyonası'nda gördük: Her takımda mutlaka - coğu "devşirme" - siyahî oyuncular da oynatılıyor. Bu durum, örneğin voleybol ve özellikle futbol gibi diğer spor dalları için de geçerli. Dünya sporunu da arka planda yöneten ve yönlendiren Fravunluk'un yeni/ gizli bir kararıyla mı karşı karşıyayız, acaba? "Her takımda siyahî oyuncu oynayacak, basta!" Hoş görünen bu "çok renklilik"e; "İyi ama!.." diye itiraz etmeniz, "Irkçılık yapıyorsun!" ithamını getirebiliyor. Tıpkı yukarıdaki makâlemin bana "Tek sesliliği mi savunuyorsun!?" eleştirisini getirebileceği gibi. Onlara sorularımdır:

- "Türk Milleti" kavramını kullanmaktan neden vebadan ürker gibi kaçınıyorsunuz?

- "Türkiyeli" kelimesinin saçmalığı hakkında neden gıkınız çıkmıyor?

- KİMLİK SİYASETİ yapmak yerine; a) Emperyalizmin yıkıcı saldırılarıyla; b) Uluslar arası ve Türkiye bazında ekonomik eşitsizliklerle mücadele etmenizi hangi küresel güçler engelliyor?

2. Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a , "Diktatör b..!" demişti. Peki kendisi müesses nizam tarafından ne için CHP'nin başında tutulmuştur, yıllarca? Ekonomik eşitsizliklerle mücadele etmek yerine, halkın afyonu haline getirilen KİMLİK SİYASETİ peşindeki AK Parti iktidarının devam etmesini garanti altına aldırmak için olmasın?! "Emir-Komuta-Merkezi"nin "Çoğulculuk (yâni Ekmeleddincilik, Ilıcakçılık, Altancılık, Zaman'cılık, Alevicilik...) bozuntusu" olma görevini sürdürmek için olmasın!? Ama, heyhat! KİMLİK siyaseti; yâni Türkiye bağlamında özellikle "İslamcılık", "Kürtçülük" ve "Alevicilik"; Küreselci, Masonik Firavunluk'un temel taleplerinin başında gelmektedir! 

3. "HEPİNİZ oradaydınız!", Ahmet Kaya'ya "çok seslilik" kışkırtmacası rolü oynatılan, ("Kaya"sıyla, "çatal"ıyla!) planlanmış bir gösteriydi. Ben de HEPİNİZe diyorum ki: "KİMLİKçi ve KASET'li olmasaydınız, hiçbiriniz ORADA (bulunduğunuz yerde) olamazdınız!"

4. Meğer siyasetçiler arasındaki en bi "çoğulculukçu"/ bölücü olanı; ÇETE'nin emrine uyarak, terör zoruyla çoğulculuk isteyen "Bölücübaşı"na yağlı urgan fırlatan siyasetçiymiş, iyi mi?! Kadere baaak, kadere bak!.. Bence konu o kadar da karmaşık değil: Kendisi, dün, "Asılsın!" derken de Emir-Komuta-Merkezi'nin bölücüsüydü; bugün, "Türkiye'yi; Türkler (Sunnîler!), Kürtler ve Alevîler birlikte yönetsin!" derken de aynı mercinin bölücüsüdür!

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —