D. Mehmet ŞEKEROĞLU

Tarih: 05.08.2025 10:50

MUSTAFA KEMAL'İN BAĞIMSIZLIK VE ÖZGÜRLÜK RUHU?

Facebook Twitter Linked-in

Bu yazıya başlarken, içimde iki düşünce birbiriyle mücadele etmekte. Bunlardan biri bana diyor ki: "Böyle bir yazı yazmakla, beyhude bir çaba içine giriyorsun. Türkiye Cumhuriyeti'ni ilelebet müdafaa ve muhafaza etmek isteyen böyle bir ruh yok artık. Onyıllardır yolsuzluk, liyakatsizlik, lüks yaşam tarzı, rantçılık, milli değerleri özel çıkarlar uğruna harcama vb. gibi hatalara... ve özellikle planlı bir dış borç batağı kumpasına sokulan Türkiye, görünen veya gizli uluslar arası ve güya yerli güçlerin kıskacındadır: Küreselci güçlerin; yâni müesses/ kapitalist dünya diktatörlüğünün güdümünde hareket eden; etnik ve dinsel bölünmelerle Türk Ulus Devleti'nin - Irak'ta ve Suriye'de yapıldığı gibi - imhasını hedefleyen bir dış merci ve onun yerli işbirlikçileri vardır, sadece. Bu hayasız gücün yenilebileceğini düşünmek hayalciliktir. Onu eleştirmek, havanda su dövmekten başka bir anlam taşımaz!" İçimden gelen ikinci ses ise bunlara karşılık olarak şu düşünceleri ileri sürmekte: "Binlerce yıllık devlet geleneğine sahip olan ve mayasında Mustafa Kemal aydınlığı ile Kurtuluş Savaşı Destanı olan bir Türk Devleti, küreselci-müreselci dış güçlere ve onların iç ortaklarına pabuç bırakmaz: Onun, emperyalizm öyle istedi diye bir zamanların Yugoslavya'sında olduğu gibi intihar edeceğini mi sanıyorsun? İmha, tasfiye ve hatta intihar gibi görünen şimdiki durum, aslında Kemalist ve derin Türk Devleti'nin tamamen kontrolü altındadır. Yapılanlar, Türk Milleti bilincini güçlendirmek için Gizli Devlet tarafından planlı olarak yaptırılmaktadır. Rantçı çarpık yapıyı önleyemeyenlerin, Bagımsızlık yanlısı Türklüğü ve Mustafa Kemal faktörünü inkâr edenlerin bir daha gelmemek üzere gönderilmeleri için. Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak/ Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak..."*Beni daha çok iknâ eden bu ikinci sese, kendisindeki böyle bir güvenin dayanaklarını soruyorum. Bana verdiği cevap şu: 1) Mustafa Kemal'in bağımsızlık ve özgürlük karakteri, Türk milletinde o kadar derin ve güçlüdür ki, bunun Küreselci Firavunluğun barbarlığına da boyun eğmeyeceği açıktır.2) Bu müstesna karakterin karşıtı gibi görünen/ gösterilen unsurların çoğu, kendilerine Türk Devleti'nin verdiği bir rol gereği böyle davranmaktadırlar, davranmaya zorlanmaktadırlar. Bunların, akıl almaz çelişkilerle dolu söylemler içinde nefret paratoneri haline getirilmeyi kabul etmeleri bundandır. Biraz dikkatlice bakıldığında açıkca görülecektir ki, bu karakter maskeleri, temsil ettikleri ideolojiyi ve kendilerini tüketmekten başka bir şey yapmamaktadırlar.3)  Küreselci Firavunluk, Türkiye'de "Yürü ya kulum!" dediği karakterlerinin maskelerini kendi çıkarlarına göre kendisi biçmiş ve takmış olabilir. O köleci Firavunluğun planları varsa; bağımsızlık ve özgürlük karekteri taşıyan Türk halkı'nın da, Türkiye Cumhuriyeti'ni yöneten özgürlük ve bağımsızlık karakterli kişiliklerin de planları vardır, mutlaka... Sonuçta şaka gibi sırıtan bu karakter maskeleri de tarihin çöplüğünde yerlerini alacaklardır. Bütün mesele; gelecek olanların, Kurtuluş Mücadelesi'nin ve Mustafa Kemal'in özgürlük ve bağımsızlık ayarlarına dönebilmelerindedir. Döneceklerdir! Bunun için muhtaç oldukları kudret, karakterlerindeki bağımsızlık ve özgürlük aşkında mevcuttur."KÖR NOKTA KÖŞESİ1. Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) gibi küreselci bir yıkım projesi olan "TÜRKİYELİ" kavramını; tıpkı Ali Koç gibi paçalarına kadar kumpasla dolu bir projenin kuklası olduğu izlenimini veren, FB'nin yeni sponsoru "Cobani"ci Hamdi Ulukaya'ya da söylettiler. Tepkiler üzerine, iki gün sonra, tükürdüğünü şapur şupur yalamak ve "Türk halkı" ifadesini kullanmak zorunda kaldı. Demek ki her kuşa her ad verilemiyormuş! Sonuç: Cobanici Hamdi Ulukaya ve yabancı hakemci Ali Koç: Sobe! Görüldünüz, çıkın! (Not: Ben gençken Beşiktaş sempatizanıydım. Şimdi takım tutmuyorum!).2. Mustafa Kemal'e, Aydınlanma'ya ve dolayısıyla Türkiye'ye en büyük hizmeti, kendisinden istenen her çeşit TERS KÖŞE tavır ve davranışları/ nefret paratonerliğini yerine getirerek "O" yapıyor olamaz mı?


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —