Kemal MENCELOĞLU

Tarih: 30.12.2022 08:59

RAHMET OLSUN MEHMET AKİF!

Facebook Twitter Linked-in

 

 

       İçimden geldi bugün, milli ve merhum şairimiz ile ilgili üç beş kelam etmek. Evvela diyeceğim odur ki, Allah(cc) ondan razı olsun; Rabbimin rahmeti, Efendimizin şefaati gelip de onu bulsun. Fikir, düşünce ve gönül dünyamızın bu karakter abidesi insanına, içimden gelerek, gerçekten onu severek canı gönülden rahmet diliyorum. 

      Bugün onun 84. Ölüm yıldönümü. 20 Aralık 1873 de doğdu, 20 Aralık 1920 de Atatürk’ün isteği üzerine Milli Mücadeleye katılmak için Ankara’ya geldi. 27 Aralık 1936 da vefat ederek Rabbimize kavuştu. 

      1873-1936 yılları arasında yaşayan ve bütün hayatını dine, devlete, vatana ve millete adayan bu gönül ve fikir insanı şahsen benim de modelim ve ruh köklerimden birisidir. Altmış üç yıllık hayatına onca güzellikleri sığdıran nadide insanlardandır.

       Ölüm döşeğinde bile İstiklal Marşı mevzu olunca; “Allah bu millete bir daha istiklal marşı yazdırmayı nasip etmesin” diyerek onun çok ağır bedeller karşılığında yazıldığını ifade etmiştir. Yakın dostları ;”Akif ezanımızı hiç oturarak dinlemediği, mümkün olduğunca ayakta ve derin tefekkür içinde dinlediği için Allah ona ayakta dinlenen istiklal marşını yazmayı nasip etmiştir.” derler. Bu gerçekten çok büyük bir mazhariyettir. 

      Biri ecdadıma saldırdı mı, boğarım;

      Boğamazsın ki Ey Akif, diyenlere

      Hiç olmazsa yanımdan kovarım. 

      Diyen adamdır Akif. 

      Ecdadıyla bütünleşen, İmanıyla birleşen; teklifsiz, tekellüfsüz gönüllere yerleşen ufuk adamıdır. Kimsenin adamı değil, hakkın, hukukun ve adaletin adamı olan Akif; 

 

“Gül devrinde gelseydim bülbülün olurdum,

 Ya Rab, beni o devirde göndersen ne olurdun.” diyerek, Sahabe zamanına özlemini belirtiyordu. 

     O devrin aşığıydı. O, sahabe değildi ama sanki 20. Asırda yaşayan bir örneğiydi. Onu tanıyıp da meftun olmayan , sohbetinde bulunup da hayranlık duymayan kimse yoktu. Öyledir elbet, çünkü önderi Rasulullah’dı. Bilgi ve birikimi, ilim ve irfanı, ahlak ve erdemi onu herkesten çok farklı kılıyordu. 

     18 Aralık 1995 günü ise, bütün hala Çin zulmü altında inim inim inleyen Doğu Türkistanlı kardeşlerimizin efsanevi lideri İsa Yusuf Alptekin’in asırlık ömrünü teslim ettiği tarihtir. Gözleri açık gitmiştir, çünkü Uygur Türklerinin bağımsız, hür ve müstakil bir ülke oluşunu göremeden rahmete kavuşmuştur. 

     Hele bu günleri görse daha çok kahrolurdu. Çünkü bugün binler, on binler değil milyonlarca Doğu Türkistanlı Uygur Türkü kardeşlerimiz Çin zulmü altında inlemekte, vicdanı nasırlaşmış dünya insanlığı ise sadece ölüm çığlıklarını dinlemektedir. Bir tane vicdan sahibi, imanlı ve insaflı bir kul da kalkıp; “ Ey Çin, sen ne yapıyorsun?” diye sormamakta, insanlık alemi bu işe kafa yormamaktadır. 

     20 ve 27 Aralık Akif’in doğum ve ölüm  günleridir. Aralık ayı benim için hüzünü çağrıştıran bir aydır. 17 Aralık gönüller sultanı ve insanlık aleminin en önemli adamlarından birisi olan Mevlana’mızın vefat günüdür. Kendisine göre ise Şeb-i Arus düğün gecesidir. Altmış altı yıllık ömrüne sığdırdığı güzellikler anlatmakla bitmeyen özelliklerdir. Bir yönüyle onun 20. Asırdaki temsilcisi gibidir Merhum Akif. Her iki büyük insanımız da sözleriyle ve özleriyle insanlığı etkilemiştir. 

     22 Aralık 1914 ise doksan bin Mehmedin Sarıkamış Allahu Ekber dağlarında hakka vuslat, donarak şehit oldukları gündür. Cümlesine Rabbim’den rahmet diliyorum.

 

Doğduğumdan beridir aşığım istiklale

Bana hiç tasmalık etmemiştir altın lâle

 

Irzımızdır çiğnenen, ahlakımızdır doğranan,

Ağlamazsan, hiç olmazsa gülmekten utan

 

Cani geziyor dip diri, can vermede masum

Suç başkasının da niçin başkası mahkum

 

İndirilmemiştir Kuran bunu hakkıyla bilin

Ne mezarlıkta okumak ne de fal bakmak için

 

Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem,

Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.

 

Gibi daha binlerce sözün sahibi olan Akif, milli marşımızın yazarı, milletimizin çok şerefli bir ferdidir. Safahat isimli eseri , Mevlana’nın Mesnevi’si gibi milletimizin en önemli klasikleri arasına girmiş, vatan evlatlarına faydalar sunmaya devam etmektedir. Vefatından önce ziyaretine gelenlere söylediği şu cümle onun milletimiz için yaptığı en büyük duasıdır.

“ Allahım sen bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırma.”

Ruhun şâd, mekanın cennet, dostun Hz. Muhammet olsun güzel insan!

 

Rahmete kavuştular, kayboldu bak izleri,

Eserleri ortada irşat eder bizleri,

Maddeten bir ayrılık yaşasak da biz bugün,

Onlar bizim kökümüz, bize bakar yüzleri,

Bizimle sohbet eder o güzelim sözleri.

   

Ne olur kardeşlerim cümle geçmişlerimize ve bu güzel insanlarınıza Fatiha’larımızı eksik etmeyelim. İstirhamım olsun.

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —