Değerli okurlar, Köyde olmam nedeniyle bu yazımı bilgisayar klavyesinden değil elimdeki telefonun minicik klavyesinden yazıyorum. Olası imla hatalarımı yazı işlerinin düzeltmesini ümit ederek devam ediyorum.
Yazı başlığımın konusundan devam.
Eğer yeni bir Dünya Savaşı çıkacak olursa bu savaşın genel ağırlığı robotların savaşı olacaktır. Ukrayna-Rusya Savaşı bize 20. Yüzyılın konseptleriyle muharebeye hazırlanan orduların muharebe sahalarında nal topladıklarını tüm gerçekliğiyle gösterdi. Rus Ordusuyla mukayese dahi edilemeyecek Ukrayna birlikleri ki Ordu demeye dahi dilim varmıyor, bu birlikler Türkiye'den ve Batı ülkelerinden aldıkları dijital akıllı silah sistemleriyle Devasa Rus Ordusu'na kök söktürmeye devam ediyorlar. Rusya kesin kayıplarının hangi rakamları içerdiği konusunda asla bilgi vermiyorlar. Bu konudaki en doğru bilgileri İngiliz İstihbaratı sağlıyor. Savaşın başından bu yana savaş dışı kalan asker sayısı 75 bini geçti. Bir o kadarda Ukrayna Ordusu'nun kayıplarının olduğu tahmin ediliyor. Savaş dışı kalmak demek, ölmek olarak akla gelmemelidir. Yaralanan, hastalanan askerlerde savaş dışı sayılır. Bu sayının en az 16 bini ölü, geri kalanı ise ya hastane de, ya da vücut uzuvlarından bazıları eksik olarak evlerine gönderildiler. Çok büyük bir kayıptır. Cephede bulunan yetişmiş askerlerden 75 bin kişinin eksilmesi demek, savaşan askerin yarısının savaş dışı kalması demektir. Bu sayının tekrar yerine konulması ise oldukça zahmetli ve eğitimleri uzun süre devam eden süreçtir. Tam anlamıyla savaşçı bir askerin yetişmesi en az bir sene sürüyor. Bu yoğun bir emek ve aynı zamanda maaliyettir. Dolayısıyla savaşan her iki taraf içinde telafisi ve ikamesi için oldukça zorlanılan süreçtir.
Değerli okurlar savaş sanatı zordur. İçeriği ve ölçüsü insan kanıyla belirlenir. Her savaş tecrübesinin arkasında kaybedilen insan hayatı ve insan kanı vardır. Çıkarım yapılan her dersin tecrübesi insan hayatının kaybıyla ölçülenir. Her başarın ölçüsü öldürdüğünüz yeni terimle etkisiz hale getirdiğiniz düşman hayatıdır. Yada başarısızlığınızın ölçüsü kaybettiğiniz askerinizin hayatıdır. O nedenle askerlik ve savaş sanatı çok zordur. Yaklaşık 40 yıldır sahalarda savaşan bir Ordu'ya sahibiz. Bizim Ordumuz kadar kütüphaneleri, çatışma olarak nitelendirilse de, neticede her çatışma bir muharebedir ve bu çatışmalardan elde edilen veriler, yapılan hatalar veya doğrular üzerinden değerlendirilerek her biri ders kitabına dönüşmüş dökümanlarla doludur. Dünya'da hiç bir Ordu, böylesine geniş savaş tecrübeleriyle dolu veriler içeren hafızaya sahip değildir. Gerek lojistik sistemleri, gerek muhabere yani iletişim sistemleriyle gerekse alternatif muharebe sistemlerini ihtiyaca ve oluşan ani durumlara göre anında değiştirebilen ve dahi bu yeteneğini içselleştirebilen personele sahip başka da bir Ordu yoktur. Ordumuz gerçekten hiç bir millete nasip olmayan tam bir savaş canavarıdır. Son 20 yıl içinde uğradığı iç saldırılara rağmen Ordumuz 21. yüzyılın yeni savaş konseptlerini belirleyen ve hayata geçiren tek Ordu'dur. Bunu Suriye'ye yapılan harekatlarla, Karabağ Savaşında ve Libya'da hem test etmiş hem de tüm Dünya'ya göstermiştir. Artık yeni konsept gerek hava da, gerek denizde ve gerekse karada insansız savaş araçlarının sahalarda tecrübe edilen savaş yöntemleridir. Bu yöntemler sürekli geliştirilmeye devam ediliyor. Artık kara savaşlarının ana muharebe silahı insanlar ve tanklar olmaktan çıkmıştır. Onlar yeni konsepte temizlenen ya da yumuşatılan bölgeleri emniyetle ele geçirmenin vasıtalarıdır. Muharebenin ana unsurları artık robotlardır. Robotları, insansı robotlar olarak düşünmeyin, yüklenmiş programa göre her yapay zekaya sahip insan gibi düşünebilen tırtıllı ya da tekerlekli savaş aletleri, uçabilen, düşünebilen ve karar verebilen on binlerce akıllı makinalar, denizlerde de aynı şekilde yüzen ve savaşan binlerce makinalar, yeni dönemin ana muharebe unsurlarıdır. Türk devlet aklı yani Türk üst aklının Ülkemizi bu sürece hazırladığından artık şüphe etmiyorum.
Türk milletinin 7000 yıllık DNA'larında var olan her zorlu süreçte yeni yöntemler geliştirme zekası ilhamını yeni dönemde 40 yıllık savaş tecrübesinden almaktadır. Verilen her Şehidimize yenilerinin olmaması için neler yapabiliriz sorularının tezahürüdür. Damat Bayraktar, rahmetli Babası ile birlikte iki yıl boyunca Şırnak ve Hakkari'de Mehmetçiklerimizle birlikte yatarak geliştirdikleri sistemleri bizzat saha da test ederek bu günlere geldiğini unutmamalıyız. Bu anlamda kayın pederine pek samimiyet beslemesem de Damat ve Bayraktar grubuna karşı samimi hayranlığım vardır. Onları gerçek vatansever olarak görüyorum.
Değerli okurlar Ülkemizde yapılan her esere karşı hürmetim sonsuzdur. Lakin sorunum, ederinin kaç misliyle yapıldığı ve kimlerin zengin edilmeye devam edildiğidir. İrite olduğum asıl mesele budur.
Mevcut iktidar devam eder ya da etmez, muhalefet iktidara gelse dahi Ülkemizde gerçekleşen her alandaki eserlerden geri adım atmak ya da yavaşlatmak veya sekteye uğratmak Vatan'a ihanettir. Millet olarak bunların takipçisi olmak asli görevimizdir. Dünya yokuş aşağı giden freni patlayan kamyon misali felakete doğru giderken Kuva-i Milliye Ruhumuza tekraren çok ihtiyacımız vardır.