Muzaffer GÜNAY (GİZEMLİ HİKAYELER)

Tarih: 14.03.2023 08:40

SEN ÖLMEYECEKSİN NENSİ -1-

Facebook Twitter Linked-in

Bundan, aşağı yukarı iki yüz yıl kadar önce (1808), ABD’nin gelişmiş bir büyük köyünde, insanlar, tabiatla iç içe ve her toprakla dost olarak yaşayıp gidiyorlardı. Hemen her şey ve olay sahiciydi. Ne gürültü, ne hava vs. kirliliği, ne teknolojik tehlikeler, ne şu ne bu.. İnsanlık o yıllarda gerçekten huzur içinde ve belki en az bunun kadar önemli kollektif bir dayanışma ve güven ortamında, günlerini sükunet ve mutlulukla geçirmekteydiler.

Tomas bir marangoz idi. Büyük köyün başka marangozları da vardı elbet. Burası bir orman kenarı yerleşimi olduğu için, marangozluk avantajlı bir zanaattı.

Tomas'ın hamile karısı Nensi’nin doğum günleri yaklaşıyordu.

O yüzden Tomas:

-Karıcığım, diye uyardı Nensiyi. Sakına ağır yük kaldırma, sığırları bile ben sağarım. Sen sadece yemeğimi yapıver, yeter..

Karısı, kocasının bu gönül alıcı sözlerinden pek memnun kalmıştı; teşekkür etti gözlerinin içi gülümseyerek.

Aradan iki gün geçti.

Nensi, evin avlusunda bir kütüğün üzerine oturmuş, odun kesen kocasını izlemekteydi.

Tomas, baltayı bir kenara bıraktı, şapkasını çıkarıp dizine koydu ve karısına:

-              Galiba, doğum vaktin geldi, değil mi? Dedi.

Nensi, derin bir nefes aldı:

-              Galiba, dedi karnını tutarak.

Doktor, çok uzaklardaydı. Üstelik bir kaza olduğu için, kasabadan da gitmişti.

Kestane saçlı, uzun favorili, düşük bıyıklı, ince yüzlü, 35 yaşlarında gösteren Tomas, karısının doğumu konusunda gerçekten düşünceliydi, ona çaktırmasa bile.

Karısına bakarak:

-              Ben ebe ve hemşireyi bir göreyim, dedi, ne olur ne olmaz.

-              İyi olur Tomas.

Tomas, atına bindi ve 15 dakika kadar gittikten sonra ebe ve hemşerinin bulunduğu eve geldi. Evde kimse yoktu. Yakın bir tarlada çapa işleriyle meşgul olan yaşlı bir adam:

-Tomas, dedi, ebe de, hemşire de iki gündür yok. Bir hafta sonra gelecekler. Akrabalarını ziyarete gittiler.

Tomas, evine döndü. Atından indi, karısı evdeydi. İçeri girdi.

-              Eee, şanssızlık diye buna derler işte.

Nensi:

-              İkisi de mi yoktu?

-              İkisi de..

-              Nereye gitmişler.

-              Nereye giderlerse gitsinler, benim işime yaramadıktan sonra.

Aradan çok geçmeden doğum ağrılan başladı Nensi’nin. İkisi de, tedirgindi aslında ama, birbirlerine moral veriyorlardı. Kadın, kocasının yardımı ile yatağa uzandı sırt üstü. Boncuk boncuk terliyordu.

Tomas:

-              Bu işi ikimiz yapacağız Nensi, dedi.

Nensi:

-              Bana söz ver Tomas, önce bebeğimizi kurtaracaksın.

-              Sen ölmeyeceksin Nensi..

-              Bensiz de hayata devam etmek zorundasın.

-              Sen ve bebeğimizle birlikte..

-              Lütfen söz ver bana..

Tomas, çok duygusallaştı:

-Seni asla bırakmayacağım, asla.. Nensiciğim..

Bana söz ver, diye tekrar konuştu kadın aynı şeyi.

-              Seninle çok şeyi paylaştık Nensiciğim, ayrılamayız.

Karısının gözleri i kocasının gözlerinde erimişti.

Tomas, daha da hassaslaşarak devam etti. Karısının elini tutarak dudaklarına götürdü:

-              Bebeğimizin ikimize de ihtiyacı var. Başka türlü olamaz.

Nensi’nin ağrıları giderek çoğalıyordu. Sürekli inilti çekiyor ve buram buram tere batıyordu. Nasıl doğum yapacağını düşündükçe, tamamen ruhu bunalıyordu.

Birden bire evin dış kapısı vuruldu.

Tomas. kapıyı açtı.

Bir bayandı ve bu kadını hiç tanımıyorlardı karı koca.

>>>devam edecek......


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —