Mevlana Hz. nin 752. vefat yıldönümünde anma sunumu yapıldı.
Mevlana Hz. nin 752 .vefat yıldönümünde Boztepe Anadolu Kız meslek lisesinin tertip ettiği çok amaçlı Ahmet Yesevi salonunda Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği Ordu şube başkanı Eğitimci-Yazar Nuri KAHRAMAN Eğitimci-Şair Şenel ÖZATA hocalarımızla birlikte;
"Mevlana Celaleddin Rumi ve Kültürel Hayatımıza Katkıları" adlı bir sunum gerçekleştirdik.
Ahmet Yesevi Salonunda yaptığımız sunumda
önemine binaen vurgulanan konuların özetini paylaşıyorum;
Hazreti Mevlana’yı her dem taze tutan sır aşktır, sevgidir.“
Ölümü bir son değil, yeniden doğuş, diriliş
vesilesi olarak görmüştür” "yüreklerimizi bir araya getiriyor, birbirimize şahitlik ediyor, sevginin, aşkın, muhabbetin meşalesini yüceltiyoruz"
Dünyanın farklı köşelerinden, ülkemizin farklı vilayetlerinden Mevlana’nın “gel” çağırısına uyarak gönüller Sultanının manevi şemsiyesi altında toplanmanın bahtiyarlığı içersindeyiz.
Hazreti Mevlana’nın düğün gecesinde, böylesine müstesna bir muhabbet ikliminde, bir bir ulu çınarın gölgesinde kalplerimizi birleştiren Büyük mütefekkir, büyük mutasavvıf, Mürşidi Kamil Mevlana Celaleddin-i Rumi Hazretlerine bir kez daha Allah’tan rahmet diliyor şükranla anıyoruz.
Mevlana Hazreti vasiyeti niteliğindeki şu gazelinde bakınız ne diyor:
“Öldüğümde tabutum geçerken bu yollardan,
Sanmayın ki içimde dert kalır bu dünyadan.
Cenazemi görünce bahsetme ayrılıktan,
Ben asıl yaşamaya başlarım öldüğüm an.
Mezara koyunca beni, elveda deme sakın,
Bir perde var arada, toprak, cennete yakın.
Sana batış görünen doğuşun kendisidir,
Kurtuluş kapısıdır kabir, hapis değildir.
Hangi tohum düştü de yeşermedi toprakta?
Kurtul şüphelerinden, insan da bir tohum ya.
Hangi kova daldı da dolu çıkmadı sudan?
Can Yusuf’u ne diye feryat etsin kuyudan?”
Hakk’ın rahmetine erdiği o gün, kendisi bir vuslat günü, kavuşma günüdür, kendi deyimiyle Şeb-i Arus’tur, yani düğün gecesidir. Bunun için Hazreti Mevlana; bana yazıklanmayın, bana elveda demeyin, benim ölümüm tohumun toprağa düşmesidir gibi buyuruyor.
Divan-ı Kebir’deki başka bir şiirinde ise; “kişi aşk elinden ölmüşse, asla ölmez” diyerek kendi hakikatine aynı tutuyor.
Bizler de onun vasiyetine, onun tavsiyesine uyarak Hazreti Mevlana’nın vefatını hasretin son bulduğu, aşığın maşukuyla kucaklaştığı bir düğün günü olarak idrak ediyoruz.
Bu vuslat gününde bizler de yüreklerimizi biraraya getiriyor, birbirimize şahitlik ediyor, sevginin, aşkın, muhabbetin meşalesini yüceltiyoruz.
Mevlanamız Dar-ül Beka’ya göç etti. Ancak, geride dünya var oldukça eskimeyecek, Hakk ve hakikat yolcularına rehberlik edecek bir meşale bıraktı. Hazreti Pir’in insanlığa en büyük hediyesi, sözlerini, mesajlarını ve öğütlerini bir nakış gibi dokuduğu Mesnevi’sidir.
Yahya Kemal’e göre bu eser, hem tasavvufun en yüksek merhalesi, hem de cihat medeniyetimizin bir ifadesidir. Üstat Sezai Karakoç ise Mesnevi’nin Kur'an-ı Kerim’in aşk kanıyla yazılmış bir tefsiri olduğunu söyler. Üstadın nazarında Mesnevi, ilhamın en üst derecesindeki bir yücelmenin derlediği çiçeklerden oluşan bir şaheserdir. Evet, Mesnevi, hikmet ve hakikati mesel formunda kıssa biçiminde anlatan, coğrafyamızın binlerce yıllık kültür hazinesini hikayelerle geleceğe taşıyan bir bilgelikler kitabıdır.
Hazreti Mevlana, 66 yıllık ömrüne mektupları ve sohbetleri hariç 66 bin beyitten fazla şiiri, her biri bir sanat eseri mesabesindeki 2 binden fazla rubaiyi sığdırmış bir gönül eridir. O, dönemleri, çağları, toplumsal farklılıkları aşan ve dönüştüren büyük hakikati derinlikli ve estetik bir dille söylemeyi başlarmış bir söz üstadıdır.
Vuslatının üzerinden asırlar geçmesine rağmen Hazreti Mevlana’yı her dem taze tutan sır aşktır, sevgidir. Eserleri, sözleri, şiirleri, mesajlarıyla 7,5 asırdır çoraklaşan gönülleri yeşertebilmesinin hikmeti işte budur. O, kendi ifadesiyle, Allah’a ulaşacak birçok yol varken aşkı seçmiştir.
Mürşidi Kamil bu hakikati Mesnevi’sinde şöyle dile getirir:
“Sevgiden acılıklar tatlılaşır,
Sevgiden bakırlar altın kesilir,
Sevgiden tortulu, bulanık sular arı, duru hale gelir,
Sevgiden dertler şifa bulur,
Sevgiden ölüler dirilir,
Sevgiden padişahlar kul olur.”
Mesneviden ders aldım
Oldum Mevlana gibi
Uçsuz ummana daldım
Yüzdüm Mevlana gibi
Sağ elimi kaldırdım
Sol elimi daldırdım
Dilim kalbe indirdim
Döndüm Mevlana gibi
Yüceldim döne, döne
Umudum Hep o güne
Giderken o düğüne
Gülsem Mevlana Gibi
Sağ elimi kaldırdım
Sol elimi daldırdım
Dilim kalbe indirdim
Döndüm Mevlana gibi
Hayrâni der aşk versin
Şems gibi yoldaş versin
Canlar kemale ersin
Ersem Mevlana gibi
Sağ elimi kaldırdım
Sol elimi daldırdım
Dilim kalbe indirdim
Döndüm Mevlana gibi
Dönmek: Sema törenlerindeki meşhur dönme hareketi de her şeyin topraktan gelip toprağa geri dönmesini, inanan kişinin Allah'tan gelip ona geri dönüşünü simgeliyor. Kıyafetler: Semazenin üzerindeki kıyafetlerin sadeliği de ölümlü dünyanın geçiciliğine, ahiret hayatının ebediliğine işaret ediyor.
Semazenlerin dönüşü, ruhu dünyevi bağlardan özgürleştirir ve ilahi aşkla bütünleştirir. Dervişler, kalpleri etrafında dönerek insanlığa şefkatle kucak açar.
Mesneviden bir örnek paylaşmak isterim;
Göldeki Üç Balığın Hikayesi
Mesnevide şöyle bir hikaye anlatılır. İçinde üç büyük balık olan bir göl vardı.
Birkaç balıkçı o gölcüğün yanından geçerken balıkları gördüler. Göldeki bu üç büyük balık çok güzel görünüyordu. Küçücük gölde onları avlamak da pek zor değildi. Sevinçle ağlarını göle fırlattılar. Balıkların en akıllısı göldeki akıntıya attı kendini. Beni tembellikleri, alıştıkları şu küçük gölün sevgisi ile gideceğim yolumdan alıkoyarlar diye söylemedi bile gideceğini arkadaşlarına.
Güç yolla, bin bir sıkıntıya katlanarak engin denize ulaştı. Burada artık avlanma korkusundan emin uçsuz bucaksız denizde sonsuz nimetlerle mutluydu.
Yarı akıllı balık arkadaşının gittiğini görünce ne çare bulayım da avlanmaktan kurtulayım diye düşündü. En iyisi ölü taklidi yapayım kendimi ölü göstereyim dedi. Suyun üstüne çıkıp karnını yukarı, sırtını aşağı verip öylece hiç kıpırdamadan durdu. Ölmeden önce ölmek azaptan emin olmaktır dedi. Balıkçılar eyvah en büyük balık öldü dediler. Balıkçılar üzgündü oysa balık başının kesilmesinden kurtulmuştu seviniyordu.
En akılsız balık sıçradı durdu ağdan kurtulmak için. Balıkçılar onu yakaladılar keskin bir bıçakla kafasını kesip kızgın yağa attılar. Balık tavada ızdıraplar içinde kıvranırken eğer bu tavadan kurtulursam bir daha bu gölcükte yaşamam engin denizlere yüzerim diyordu. Lakin ahmak belaya uğrayınca tevbe eder eder ama artık onun tövbe etmesinin bir anlamı yoktur.
Dünya hayatının tuzaklarını ve bu tuzaklardan kurtulma yollarını ne güzel anlatmış Mevlana Hazretleri.
Dünya tuzaklarından kurtulmak için ya engin denizlere Allah’ın rızasına kavuşturacak amellere yöneleceksin, ya ölmeden önce nefsini, hırsını öldüreceksin. Dünyanın nefsani arzularına kapılıp da kor alevlere düştüğün zaman artık geri dönüş yoktur.
Mehmet Akif ne güzel söyler:
Âtiyi karanlık görerek azmi bırakmak
Alçak bir ölüm varsa, eminim budur ancak
Ey dipdiri meyyit iki el bir baş içindir
Davransana eller de senin baş da senindir.
Sözlerimizi mesaj niteliğinde olan bir nükte nihayete erdirdik;
Hayatın tamamı boşa gitti;
Talebelerden bir grup toplanmış istanbul boğazını gezmek için kayığa binmişler gezi esnasında kaptana takılmışlar kaptan sen fizik bilir misin? kaptan ben ne bilirim baba mesleği yapıyorum talebeler gülmüşler öyleyse ömrün onda biri boşa gitti diğer talebe kimya bilir misin? dedik ya ben bilmem talebeler gülerek öyleyse ömrün yirmide biri boşa gitti matematik bilir misin bilmem ömrün onda beşi gitti gülüşmeler devam eder kaptan olgun gençlerin takılmalarına bir şey demiyor
derken akşama doğru bir rüzgar bir fırtına kayık sallanmaya başlayınca gençler korkmuşlar batarmıyız boğulurmuyuz derler kaptan gayet rahat gençlere kaptan sorar bu kez yüzme bilirmisiniz bilmiyoruz deyince ömrünüzün tamamı gitti demiş.
Biz de diyoruz ki Eğer hayatımızı Allah ve rasülü istikametinde yaşamazsak bizlere idol rol model olan manevi önderlerimizi unutursak hem dünyamız gider hemde Ahiretimiz gider..
Bu vesileyle Mevlana’nın geride bıraktığı o engin hazinenin her bir kelimesi, her bir sayfası aşkla, samimiyetle yoğrulmuş o kutlu mirasın idrakine varmamız gerekir.
Şeb-i Arus Mevlanamızı anma sunumunun düzenlenmesinde emeği geçen, katkısı bulunan, maddi-manevi desteği olan öğretmenlerimize salonu dolduran öğrencilerimize çok teşekkür ediyoruz.
Bahtınız açık yolunuz aydınlık olsun..